Selim Badur, Korona Günleri'nde iş dünyası, maddi zenginlik ve pandemi arasındaki ilişkiyi değerlendirerek başladığı programda virüsün reenfeksiyon riskleri üzerinde uyarılarda bulundu, aşılar üzerine son yapılan toplumsal ve tıbbi araştırmaları açıkladı.
(21 Şubat 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)
(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)
Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!
Selim Badur: Günaydın, günaydın efendim, günaydın Feryal, Özdeş!
Özdeş Özbay: Günaydın!
SB: Tüm Açık Radyo dinleyicilerine iyi haftalar! Günaydınlar diyerek başlayalım. Bu sabah John Hopkins Üniversitesinden sayısal değerlere baktığımızda 425 milyon civarında, 425’ten biraz az ama 425 milyon sınırına dayanmış olgu sayısı var, yaşamını yitiren kişi sayısı da 5.9 milyon kadar. Her zaman yaptığımız gibi geçen haftaki sayısal değerlere bakıp günlük ortalama olgu sayısını çıkartmak mümkün: 1.8 milyon. Biz ocak ayının son haftasında 3.3 milyon günlük olgu sayısına erişmiştik, oradan bir azalma var, neredeyse %40’lık bir azalma. Yine John Hopkins’in son bir aylık değerlerine bakıldığında Türkiye 9. sırada. Yaklaşık 13,5 olgu ve 92 bin kadar da yaşamını yitiren kişi var. Our World in Data sitesinde aşı değerlerine baktığımız zaman 10.350 milyon kadar Türkiye’de tek doz aşı kullanılmış. Bu kadar doz aşı kullanılıyor ve dünyanın %62’si tek dozda, yetersiz bir aşılama tabii koruma için, ama bu aşılamaya erişmişler. Gelişmekte olan ülkelerde aşılama %10’lar civarında. Türkiye’de % 62tam aşılı, toplumun 52.7 milyonu aşılanmış oluyor. Daha önce de belirttim bu oran yurtdışı kaynaklı sitelerde ülkemiz için %62 olarak belirlenirken Sağlık Bakanlığı’nın sitelerinde %80’ler civarında. Aradaki fark da hangi yaş dilimini aldığınıza göre değişiyor. Birtakım bilimsel çalışmalar, biraz da Türkiye’den haberlere değinmeye çalışacağım kısaca, ama özellikle bu pandemi olsun, iklim krizi olsun buralarda doğaya saldırı, tamamen ekolojiyi yıkıma uğratma ve sonuçta büyüme adı altında sürekli bir saldırı, bir tüketim söz konusu. Peki bu dünyayı, yani iş dünyasını, ekonomiyi pandemi nasıl etkiledi, bu konuda neler olup bitti, buna ait 1-2 örnek vermek istiyorum: Birincisi geçtiğimiz hafta pazartesi günü yani 14 Şubat’ta tüm dünyada şöyle ya da böyle -daha coşkulu daha coşkusuz kültürlere göre değişiyor ama- Sevgililer Günü, “St. Valentine” olarak kutlandı. Peki ne olmuş St. Valentine’in ekonomisi nasılmış? Ona bakmışlar; çukulata, mücevher ve çiçek satışları tabii çok fırlıyor. İngiltere’de bütçesi yaklaşık bir milyar yükselmiş, bu St. Valentine için çok büyük bir sayı gibi geldi bana, bilemedim. 2019-2020 dönemindeki çiçek satışlarına bakılmış, 261 milyon Sterlin’lik çiçek satışı yapılmış St. Valentine gününde, garip değil mi?. Peki bırakalım St. Valentine gününü, bu pandemi dönemindeki başka parametreler, örneğin ticaret çok mu aksadı, ekonomi çok mu aksadı? Gelin isterseniz lüks araba -lüks araba derken tanesi 200 bin Euro’nun üzerindeki arabalardan bahsediyorum- yatlar -yani 30 metre üzerindeki yatlar- ve özel jetlerin satışlarında ne olmuş? İlginizi çekeceğini düşündüm, özellikle Özdeş bunlardan almak isterse eğer. Bu satışlar patlamış, Rolls-Royce, Lamborgini, Bentley arabalarının her birinin 2018’de, 19’da, 20’de, 21’de, 22’de ne kadar satıldığına bakıldığında, sayılar artıyor. Bir örnek vereyim, Ferrari arabaları hangi modelleri diye sorarsak; 3 milyon Euro’nun üzerindeki modellerinde satışlar 2020-21 yıllarında %20-22 artmış dünyada. Sevindirici bir haber diye düşünüyorsunuz herhalde?
ÖM: Evet.
SB: Hava taşımacılığına baktığımızda; hani seyahatler, kısıtlamalar getirildi, üstelik de uçak kullanımının çevreye etkisi de biliniyor, sık vurgulanmakta Açık Radyo’da ama hava taşımacılığı henüz krizden çıkmadı, çünkü Air France – KLM işbirliği 2020’de 7 milyar, 2021’de 3.3 milyar Euro zarar etmiş ama Airbus satışlarına bakıyoruz, Airbus satışlarında 2021’de 611 tane Airbus satılmış, 2022’de 720 tane satış öngörülmekte.
ÖM: Uçak yani değil mi?
SB: Evet, yani onlarda da artış oluyor.
ÖÖ: Bir ara özel jetlerde de muazzam satış rekorları kırıldığı haberleri de vardı pandemi döneminde.
SB: Biliyordum ilgilendiğini, onun için söyledim zaten.
ÖM: Yatlarda da var.
ÖÖ: Evet, hatta boş turlar düzenlediler zenginler için biliyorsunuz. Özel jetlerle 3-4 kişilik, havada iki saat dolaşıp
SB: Biliyorum ilgilendiğini.
ÖÖ: Yakından takip ettim bütün bunları.
Pandemide nakliyat sektörünün kârlarında artış
SB: Son örnek birazcık bilimsel yayınlara girecek ama bir de tedarik zincirleri, bu nakliye sektörü ne oldu diye baktığımızda, nakliyat sektörü de herhalde azalmıştır diye düşünüyorsunuz, hayır azalmamış; örneğin dünyada iki numaraları Danimarkalı şirket Moller Maersk 9 Şubat’ta açıkladı, 2020’ye kıyasla altı misli kâr etmişler. Bu 2021 yılında 18 milyon Dolar’a çıkmış. Üçüncü sırada yer alan Fransız şirketi CMA, 2021’in ilk dokuz ayında 11.2 milyar Dolar’lık bir kazanç sağlıyor. Sonuçta şirketin kârı 4’e katlanmış. Şangay’dan Los Angeles’a giden bir konteyner için nakliye fiyatı da iki bin Dolar’dan 14 bin Dolar’a çıkmış. Yani iş dünyası bizlerin zannettiği gibi kötü gitmiyor. Eğer iş dünyasının bir parçası olursanız fena değil. Covid-19’la ilgili hepimiz yazılı, görsel basından izliyoruz tabii; birçok ülke bütün kısıtlamaları peyder pey kaldırdı. Örneğin İngiltere önümüzdeki hafta tüm önlemlerin tamamını kaldırmış olacak. Ancak İngiltere’deki hükümetin Covid-19 danışmanı Patrick Vallance var, “Dikkat edin, bu kadar hızlı gidiyorsunuz ama bu iş hem bitmedi hem de yeni varyantlar çıkabilir.” dedi. Nitekim bir varyant çıktı bu geçtiğimiz hafta, “eta” ismini verdiler. İlginç olan bu omikron, alfa, delta gibi tehlikeli ve hızla yayılan varyantlardan değil ama yine de bir varyant oluşum sürecinin devam ettiğinin bir göstergesi olarak bildirildi. Ona dikkat etmek lazım. Nijerya’da saptandı. Açılımlara bakıyoruz, Hollanda önlemleri kaldırıyor, ama geçen hafta 482 bin olgu varmış. Bir hafta önceye oranla % 22düşüş var ama yine de 480, 500 bin kadar olgu var. Hollandalı bilim insanları bu açılımın ne getireceği üzerine mart ayının ortasında tekrar değerlendirmeli diye açıklama yapıyorlar. Tabii İngiltere’de böyle bir uyarı var, bilim insanlarından, danışmanlardan, Hollanda’da da var. Buna karşı örneğin İsrail konser ve sinemalar dışında, bu girişte sorulan bizdeki HES koduna tekabül eden denetimi kaldırıyor. Almanya, İsviçre, İspanya, Slovakya’da da kaldırılıyor. Bu arada Hindistan’a ait önemli bir çalışma var; Hindistan’da baktığımız zaman ölümler Amerika ve Brezilya’nın önünde, Brezilya en çok yıkıma uğrayan ülkeler arasında ancak resmi sayılar bu ülkede 510 bin kadar ölüm olduğunu gösteriyor. Yapılan bir çalışma matematik model Plus One gibi önemli bir dergide çıktı; Christophe Guilmoto ve arkadaşları Mart 2020 - Kasım 2021 arasında, yani yakın bir zamana kadar oldukça fazla bir süreyi, 10 aylık periyodu incelemişler. Hindistan’da öyle 500 bin filan değil ölenlerin sayısı, 3.2 ile 3.7 milyon civarında diyorlar. Çok ciddi bir oran bu; 6-7 misli fazla ölüm saptıyorlar. Avrupa Birliği ülkelerinin aşıya yaklaşımları ve aşıyı kullanımları üzerine, kendi içinde bir değerlendirme yapıldı, bir rapor yayınlandı. Deniyor ki Avrupa ülkeleri içinde Covid aşısının dağılımı eşit değil; bir kere batıdaki ve kuzeydeki Avrupa ülkeleri daha çok mRNA aşısı kullanırken doğu ve güney ülkeleri daha çok vektör aşıları, Astra Zeneca ve Johnson & Johnson aşısı kullandılar. Özellikle zengin Avrupa ülkeleri aşılarının %84’ü mRNA aşısı ama yoksul, göreceli olarak daha yoksul Avrupa ülkelerindeki mRNA aşısının kullanımı %.66. Yoksul sayılan Avrupa ülkelerinin ısmarladıkları mRNA aşısının bir kısmını da zengin ülkelere satıyorlarmış. İlginç değil mi? Polonya aldığı 60 milyon doz aşının 11 milyonunu Almanya, İspanya ve Norveç’e Avustralya’ya satmış. Bulgaristan üç milyon dozunu Fransa’ya satmış, Romanya ise 2.6 milyon dozunu farklı Avrupa ülklerine satmış. Yani kendileri için böyle ikinci el alıcısı-satıcısı filan böyle bir pazar demek ki Avrupa ülkeleri arasında. Bu ilginç bir durum. Şimdi aşılardan bahsedince…
ÖM: Ben de bu noktada ufak bir müdahalede bulanayım izninizle; muazzam sayıda kârlardan bahsettik, işte en lüks arabalardan uçaklara, yatlara filan kârlar ve bu arada işte kapalı yerler açılıyor. Şimdi bu aslında iklimle ilgili muazzam bir sorun olarak devam ediyor tabii her tarafta. Ben sadece şeyi hatırlatmak istedim; iklim aktivistlerinden 25 Mart küresel iklim grevi çağrısı “Kâr değil insan” diye sözünü ettikleri 25 Mart’ta dünya çapında greve gidilecek. Oradaki metinde “İklim mücadelesi sınıf mücadelesidir, yönetici sınıflar kolonyalizm yani sömürgecilik, kapitalizm, ataerkillik, beyaz üstünlüğü ve sömürü yoluyla elde ettikleri gücü yıllar yılı öncelikle küresel kuzeyin varlıklı beyaz heteroseksüel öz erkeklerinin egemenliğindeki şirketler ve hükümetler aracılığıyla yeryüzünü ve onun sakinleri amansızca yok etmekte kullandılar.” diyor. “Bunu önlemek için gelin dünyanın dört bir yanında toplumların farklı kesimleriyle birlikte en çok dışlanmış, ötekileştirilmiş olanların öncülüğünde gücü elinden alınmış, çalınmış halklara güçlerini geri verelim. Gelin hep birlikte kâr değil insan, bunu önceleyen bir sistemi ve evimizi inşa edelim.” diyorlar. Yani “Sizin kârlarınız, bizim ölümümüz demektir.” diyorlar.
Aşılar ve hastalığı geçirmeye rağmen reenfeksiyon riski bulunuyor
SB: Evet, bu konuyla ilintili Senegal Devlet Başkanı, aynı zamanda bu dönem Afrika Birliği Başkanı Macky Sall sağlık güvencesi olmadan ekonomik aşıların ulaşımı olmayacağını söylemiş. Nerede söylüyor bunu? 17-18 Şubat’ta yapılan 6. Afrika zirvesinde; Avrupa ülkeleri ve Afrika ülkelerinin bir araya geldikleri bu Fransa’nın Mali’den çekilme kararının gündeme geldiği toplantı. 2017’de 5. zirve yapıldığında dört stratejik plan öncelendirildi ama onların içinde sağlık projesi yoktu. Bu kez altıncı toplantıda sağlık sisteminin güçlendirilmesi ön plana çıkarıldı. Bu önemli bir nokta. Özellikle bilim dünyasında omikronla ilintili olarak, omikron varyantının yol açtığı düşünülen ya da böyle kabul edilen, böyle değerlendirilen reenfeksiyonlar yani hastalığı geçiren bir kişinin bir süre sonra tekrar hastalanma oranlarına bakılıyor. Bu son haftaya damgasını vuran ana konuydu, bu konuyla ilgili çok rapor ve yayın var. Örneğin Aralık 2021’e dek Fransa’da tüm enfeksiyonların %0,8’i reenfeksiyon iken, Ocak 2022’de bu oran %3.6’ya çıkmış. İngiltere’de ise 650 bin kişi ikinci kez enfekte olmuşlar, reenfeksiyon çoğu son iki ayda, Kasım’a dek %1 iken şimdi %10; yani hastalığı geçirenler bir daha hastalanabiliyorlar, bu önemli bir nokta. Katar çalışması var; Abu-Raddad ve arkadaşları, önceden hastalık geçirmiş olanların Çin’de daha önce alfa, beta, gama geçirdiyseniz bu geçirilmiş enfeksiyon %90 koruyor ama omikron’da bu oran %56’ya düşüyor. Yani bir kez omikron geçirirseniz bir kez daha hastalığa yakalanabiliyorsunuz. Omikron geçirmek çok sağlam bir bağışıklık sağlamıyor. Gebelerde ve gönüllülerde yapılan çalışmalara değinecek idim ama önce müsaade ederseniz vakit dolmadan Türkiye’ye ait üç tane haber vermek istiyorum: Bir tanesi, sosyal medyada bu haber çok yayıldı hafta sonu; üç kez aşı olmuş öğrenciler Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı protokolüne göre temaslı sayılmıyorlarmış. Bu ne demek? Siz üç kez aşılısınız ama yakınınız, aynı evde bulunan bir akrabanız, anneniz, babanız, kardeşiniz, eşiniz hastalandı; Peki, artık aşılı olduğunuz için siz temaslı sayılmıyor musunuz? Üç kez aşı olanlar bir kere taşıyorlar virüsleri etrafa, bu bilinen bir şey, evrensel olarak kabul edilen bir şey. Kullandığımız aşılar taşıyıcılığı ve enfekte olmamızı engellemiyor, daha ağır hastalık geçirmemizi ve ölümleri engelliyor. Üç kez aşılı olanlar hastalanabiliyorlar, en azından etrafa taşıyabiliyorlar; ama Türkiye’deki uygulamaya göre bu kişiler takip edilmeyecekler, PCR yapılmayacak çünkü “Siz üç kez aşılısınız, sizde bir şey olmaz, tehlikeli değilsiniz.” deniyor. Bu yanlış bir uygulama, bunun herhalde üzerinde tekrar düşünülmesi lazım.
ÖM: Ama şöyle bir cevap da verilebilir, ben başka yerden esinleniyorum, yani sizin bu söyledikleriniz sağlık sistemine yönelik bir itibarsızlaştırma çabası olarak da nitelendirilebilir. İsviçre’deki sırlar açığa çıkınca Credit Suisse sözcüsü aynen böyle söylemişti çünkü. Her inceleme konusunda rahatız, bakanlıklar ve sağlık sistemi de Türkiye’de rahattır bu konuda, söyledikleriniz konusunda.
SB: Evet, bugün vakit kalmayacak, nazal aşılar, burundan püskürtme şeklinde uygulanan, sprey şeklinde aşılar konusuna. Şimdi bu aşılar gittikçe gündeme geliyor; bunlar daha koruyacak üst solunum yollarında virüsün yerleşimini de engelleyecek aşılar. Örneğin nisan ayında bu aşıların Türkiye’de üretimine dair Sağlık Bakanlığı’nın bir açıklaması vardı, şimdi ne oldu bilmiyoruz. Türkiye’de uzun süre geçtiği halde ne olduğu bir türlü açıklanamayan, şu alınan 400 bin Sputnik aşısı vardı, Rus aşısı, ne oldu o aşılar onu öğrenmek bir türlü mümkün olmuyor. Neyse ama iyi bir haber Türk Toraks Derneği’nden geliyor; sizin de bildiğiniz gibi çeşitli programlarda Açık Radyo’da sözü edilen çok iyi çalışan bir uzmanlık derneği. Türk Toraks Derneği ikinci kez halk kongresi yapıyor. 26-27 Şubat 2022’de birincisine 150 binden fazla insan katılmıştı. Katılım ücretsiz; herkes, her yurttaş katılabiliyor. Adı da “Halk için akciğer hastalıkları ve Covid-19 kongresi”, bunu da duyurmuş olalım. Özellikle programcılarımızdan Sevgili Osman Elbek Covid’le ilgili bölümde konuşmacı. Yine bizim programımızda ağırladığımız, İzmir’den göğüs hastalıkları uzmanı sevgili Abdullah Sayıner, kendisi de bu kongreyi düzenleyenlerden. 26-27 Şubat tarihlerinde hem YouTube hem Instagram hem Facebook ya da Twitter’dan izlenebilecek kongre. Bunu da duyurmuş olalım.
ÖM: Önümüzdeki hafta Cumartesi ve Pazar.
SB: Evet.
ÖM: Bizim biraz duyurma fırsatımız olmuştu ama haftanın sonuna doğru daha ağırlık vererek tekrar duyurmaya çalışacağız.
SB: Evet, herkes kendisiyle ilgili merak ettiği bir konu başlığını bulacaktır bu kongrede. Sadece Covid değil akciğer ile her türlü hastalığa değiniliyor.
ÖM: İklim krizi de var tabii işin içinde.
Pandemi, aşılar ve dezenformasyon
SB: Evet. Bir de gerçekleştirilen bir toplantıdan bahsedeyim; 19 Şubat Cumartesi günü İstanbul Bilgi Üniversitesi Gök Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi “Hakikat sonrası çağda infodemi ve bilgi düzensizlikleri” isminde başlığıyla lisansüstü öğrenci konferansı düzenledi. Altı farklı ana başlık vardı: infodemi kavram, kuram ve belirleyiciler, pandemi döneminde infodemi, hakikat sonrası çağda bilgi düzensizlikleri, komplo teorileri, infodeminin toplumsal etkileri, dezenformasyon. Toplantıyı düzenleyen sevgili Pınar Uyan Semerci ve Emre Erdoğan çok önemli ve bilimselliği oldukça yüksek bir toplantıya imza attılar, sağ olsunlar. Benim de katıldığım bölüm bu Türkiye’deki Covid-19’la ilgili infodeminin irdelendiği çalışmalara yer verilen toplantıydı. Üç önemli bildiri var, bunlara kısaca değinmek istiyorum; birincisinde Sabancı Üniversitesi, Edinburg Üniversitesi ve Stanford Üniversitesinin ortak çalışması: Türkiye’de aşı dezenformasyonu, Seçkin Duygu Ötenel ve Atalay Yılmaz isimli genç araştırıcıların yaptığı bir çalışma. Özellikle bireylerin aşılama ile ilgili algılama ve algıların aşılamaya karşı tutumların nasıl etkilediğine dair ipuçlarını açığa çıkarılmak için yapılmış bir çalışma. Hızlıca söyleyeyim, 40 anahtar kelimeden kullanılarak toplam 629.324 twit incelenmiş Türkiye’de, çok büyük bir rakam. Burada nelerin ilgilendiği örneğin hangi aşılar marka ismiyle anılıyor, hangi aşılar menşei ülkelerle -Çin aşısı deniyor genellikle- böyle olunca herhalde kötü algılanacağı düşünülüyor. İlginç bir çalışma, bütün twit’lerde nelerin değerlendirildiğine, nasıl değerlendirildiğine bakılmış ve Türkiye’de örneğin bu aşı dezeneformasyonunda beş temel yanıltıcı anlatı etkili olduğu saptanmış: Birisi mRNA merkezli anlatılar; bu küreselcilerin bir oyunu, ne olacağı belli olmayan bir aşı. Diğeri biyoterorist ve küresel çete gibi ama İllüminati ve Rockefeller ailesine kadar uzanan komplo teorileri var.
ÖÖ: Gene bağlanmış mı Rockefeller’e?
SB: Evet. Bir grup yan etki merkezli anlatılar var; psikolojik bunalım, miyokardiyolojik sorunlar. Hak merkezli anlatılar var; aşı zorunluluğuyla bireysel hakların çiğnendiğinden söz edilmesi. Sonuçta aşı odaklı dezenformasyon yapan aktörlerin kendilerine itibar eden Twitter kullanıcılarına seçme bulgular sundukları irdeleniyor. Oldukça önemli, kapsamlı bir çalışma, çok iyi kurgulanmış bir çalışma. Bu teyit etme teyit.org’un da katkısı var. Aldığımız haberlerin özellikle sosyal medyadan nasıl doğrulanması gerektiğinin önemi vurgulandı. İkinci çalışma -o da ilginç bir çalışma- bu kez Türkiye’de yapılmış, Antalya Üniversitesinden Besna Deniz Ağar yapmış: “Popülist ve popülist olmayan siyasetçilerin bilim ile ilişkili sorunlara yaklaşım farklılıkları. Almanya seçim örneği”. 26 Eylül 2021’de Almanya’da gerçekleştirilen seçim dönemi ele alınmış ve popülist olmayan Sosyal Demokrat Parti lideri Olof Scholtz ve Almanya için Alternatif Parti’si liderleri Dr. Jörg Meuthen ve Tina Chrupalla’nın seçim öncesi dönemde gönderdikleri, kullandıkları bir aylık twitleri analize eden bir çalışma. Bu da çok ilginç bir çalışmaydı; böyle popülist yaklaşım ve popülist olmayan yaklaşımın farklılıkları özellikle seçkinlerin kararı ve halk iradesi arasındaki gerilim, bilim ve popülizm arasındaki zıt yönlü bir ilişki, buna değiniliyor. Üçüncü çalışma -o da ilginç bir çalışma- Adana Çukurova Üniversitesinden Gizem Doğan’ın bir çalışması. Donald Trump’ın koronavirüs basın toplantısı üzerinden post truth retorik incelemesi. Sayın Gizem Doğan, basın toplantısı sırasında nelere vurgu yapıldığı, popülist lidere nasıl yaklaşıldığı anlatılıyor. Yani bilimsel çalışma düzeyi oldukça yüksek, hani benim daha çok tıp alanındaki toplantıları izleme olanağı oluyordu, böyle farklı disiplinler, farklı uzmanlıklardan çok yönlendirici çok doğru sonuçlar çıkan çalışmalar olduğunu görmek, izlemek doğrusunu isterseniz oldukça sevindirici idi. Biterken bir de şu gebelere değinmek istiyorum; gebe aşılamalarıyla ilgili önemli çalışmalar çıktı bu hafta. Özellikle maske kullanımını haftaya bırakacağım, iki haftadır önemli raporlar var maske kullanımıyla ilgili ama anne aşılaması bebekleri koruyor. Bu çalışma CDC’den yayınlandı, Nataşa Balasa ve arkadaşlarından, önemli bir çalışma. Bunun yanı sıra özellikle gebeler ve yeni doğanlarla ilgili baktığımızda hem annenin hem de yeni doğanın aşılar ile korundukları gösteriliyor. Yine Jama dergisinde Tori Mes ve arkadaşları Covid’e yakalanan ve yakalanmayan gebeleri araştırmışlar, kıyaslamışlar; çeşitli komplikasyonlar hastalanmalara kıyasla ne oluyor, ne bitiyor? 41 binden fazla gebe incelenmiş, bunun sonuçları var, yani aşının nasıl koruyucu olduğuna dair. Aşılanan annelerin bebeklerinde antikorlar altı ay kadar varlıklarını sürdürüyorlar, bu önemli bir süre. Bir diğer çalışma da Archive in Pathology Laboratory Medicine’de çıktı, David Swartz ve arkadaşları tarafından. Plesentada hasar oluşturup erken doğuma yol açtığını göstermişler. Önemli bir çalışma, hani sadece gözlemsel değil deneysel olarak 68 plesentayı incelemişler ve SARS-CoV-2’nin plesentada hasar oluşturup erken doğuma yol açtığını göstermişler, bu da önemli bir çalışma. Son bir çalışmaya daha değinip kapatayım: Jama Health Forum’da yayınlandı, Brezilya’dan. 129 belediyedeki 8764 okulun bir kısmı hep kapalı tutulmuş, bir kısmı da yeniden açılmış. Ne olup bittiğine bakmışlar. Özellikle yeniden açılan, belirli bir süre sonunda eğitime tekrar başlayan okullarda Covid-19 insidansı, 1000 okul çalışanı ya da okulda eğitim gören öğrencide 20 vaka imiş. Buna karşılık okulların kapandığı yerdeki görevliler ya da toplumun, öğrencilerin arasında okulların açıldığı belediye çevresindeki, belediye içindeki kişilerde ne olduğuna bakıyorlar; okul açılırsa 20 kişi, okul açılmazsa da 18 kişi hastalanıyor. Ölümlere baktığımız zaman da okul açılırsa eğer binde 0.5, açılmazsa binde 0.45. Sonuç olarak okulların açık tutulmasının toplumda virüsün yayılmasına hemen hemen hiçbir katkısının olmadığı, en azından Brezilya verisinde gösterilmiş durumda.
ÖM: Yani önemli olan kapatmak değil, gerekli tedbirleri almaktan geçiyor.
SB: Aynen öyle, bu da onu gösteren -hep söyleniyordu kuramsal olarak, deneysel olarak da- iyi bir çalışma. Çalışmanın oluşturulması, metodolojisi de oldukça iyi. Jama’da yer alan bir Brezilya çalışması. Ben burada durayım isterseniz, size iyi haftalar dileyeyim tekrardan.
ÖM: Teşekkür ederiz, görüşmek üzere.
ÖÖ: Görüşmek üzere.
SB: Teşekkürler sağ olun.